türkiye’de kumar yargı yetkisi belgesi kaç yıl geçerli 2

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI İnsan Hakları Derneği

Ancak malın amacı dışında ve şahsi nedenlerle yerinden götürülüp bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmesi suretiyle işlenen zimmet, “kullanma zimmeti”  suçu sayılır. Bilinçli taksir ile muhtemel kast arasında farkı ortaya koyacak ve karışıklığı önleyecek, ceza sorumluluğuna ve adalete uygun kriterler ortaya koymak oldukça önemlidir. Bu açıdan yapılan nazari tartışmaların dikkate alınması gerekir. Esas itibariyle; kasttan doğan sübjektif sorumluluk konusunda “kastın muhtemeli olamayacağı” gerekçesiyle, doğrudan veya gayrimuayyen/belirli olmayan kast nazariyesini kabul etsek de, bugün 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21. Fıkrasında da bilinçli/şuurlu taksire yer verildiğinden, teorik ve pratik açıdan bilinçli taksir ve olası kast tartışmasını yapmak zorunluluğu doğmuştur. Bunun dışında bizce; bir çarşıya, pazara, bankanın içine veya önüne veya sokağa bomba koyularak veya yerleştirilerek, belirli bir kişinin ölmesi veya yaralanması veya belirli olmayan sayıda insanın hayatını kaybetmesi veya yaralanması düşünülüp istenildiğinde, burada olası kasttan değil, “gayrimuayyen kast” adı altında gerçekleşen netice kadar TCK m.21/1’in tatbiki gündeme gelecektir. Fıkrasında; “Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.” ifadesine yer verilmekle, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma/hürriyeti tahdit suçunun temel hali düzenlenmektedir. “Adil/Dürüst yargılanma hakkı” başlıklı İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6/1’de; “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Türk Hukuku’nda iki türlü arama olup, bunlar idari/önleyici arama veya önleme araması ve adli, yani suç kolluğu tarafından yapılan aramadır. “Muhafaza/koruma altına alma” olarak bilinen usul geçici olup, elkoyma öncesinde suça ve/veya yasağa konu olabilecek delil ve malların tutulmasıdır ki, bundan sonra elkoyma tedbir süreci başlar ve müsadere, yani malın mülkiyetinin Devlete geçmesi mahkeme kararı ile gündeme gelir. Elkoyma, suça veya yasağa konu olabilecek malvarlığının geçici olarak fiili ve/veya kaydi şekilde mal sahibinden veya zilyedinden alınmasıdır.

  • Maddesine göre federasyonlara idari ve mali özerklik, talepte bulunmaları durumunda GSGM Merkez Danışma Kurulu’nun uygun görüşü, GSGM’nin bağlı olduğu Devlet Bakanı’nın teklifi ve Başbakan’ın onayı ile verilmektedir.
  • Ayrıca bir disiplin suçunun her hangi bir soruşturma yapılmadan da kanıtlanabilmesi mümkün ise, doğrudan failin savunması alarak disiplin cezası da verebilir[340].
  • Disiplin amiri, bu Kanun hükümleri çerçevesinde yeniden değerlendirme yapar.

Fıkrasında ise, “haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümlerin, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmayacağı” hükme bağlanmaktadır. Temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere istinaden, ölçülülük ilkesi dahilinde ve Anayasa’nın sözüne, ruhuna, demokratik toplum düzeni ile lâik cumhuriyetin gereklerine uygun olarak kanunla sınırlanabileceği Anayasa’nın 13 . AİHM, idari işlem ve eylemlerden kaynaklanan bazı davaları medeni hak ve yükümlülükler kapsamında görerek 6. Bu yüzden kural olarak idari işlemler ve dolayısıyla da disiplin hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar kapsam dışında kalmaktadır[581]. AİHS m.6’daki “medeni hak ve yükümlülükler” kavramı içine idari uyuşmazlıklar, özellikle ilk bakışta kapsam dışı gibi görünen “memur” uyuşmazlıkları da girebilmektedir. AİHM, m.6/1’in uygulanması açısından, “memur” kavramına özerk (otonom) bir tanım getirilmesi gerektiğine karar vermiştir. Böylece sözleşmeci devletlerde benzer ya da aynı işi yapan kamu görevlilerine, ulusal çalışma sisteminden ve çalışanlar ile idari otorite arasındaki hukuki ilişkiden (bir sözleşmeyle veya atama yoluyla göreve gelmiş olması farketmeksizin) bağımsız olarak, AİHS aynı şekilde uygulanabilecektir. Oda hapsi disiplin cezasının kişi özgürlüğünü sınırlayan bir ceza olması nedeniyle, sözleşmenin 5. Maddesinde sayılan haller ve usuller kapsamında sayılabilecek bir sınırlama olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Maddesinin gerekçesinden ve Anayasa Komisyonu raporundan “esas alınır” sözcüklerinin “öncelikle uygulama” anlamına geldiği anlaşılmaktadır.

Cümlenin sonundaki “bırakılamaz” ifadensin karşı anlamı “bırakılabilir” dir. Anayasadaki düzenlemeyi, “uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar yargı denetimi dışı bırakılabilir, diğer disiplin cezaları yargı denetimi dışı bırakılamaz” şeklindedir. Anayasamız, uyarma ve kınama disiplin cezalarını yargı denetimi dışında bırakmamış,  bırakılmasına izin vermiştir[732]. Maddenin gerekçesinden hareket ederek düzenlemenin lafzını bir kenara atmış, özgürlükleri genişletici yorum yerine kabul edilemeyecek biçimde hak arama özgürlüğünü daraltıcı yorum yapmıştır. Yasa koyucu ceza veren makam bakımından kurul yada amir ayrımı gözetmeseydi basit bir şekilde disiplin cezalarının yargı denetimi dışında olduğunu belirtmekle yetinir, özellikle “…disiplin amirlerince verilen cezalar yargı denetimi dışındadır”  ifadesini kullanmazdı. Sancaktar, AYİM disiplin kurulu kararlarının yargı denetimine kapalı olduğunu belirtmekte ise de[728]  kanaatimizce disiplin kurulları tarafından verilen disiplin cezalarının yargı denetimine açık olduğunda hiçbir duraksama yoktur. Burada irdelenmesi gereken bir sorun, disiplin amirlerince verilen tüm disiplin cezalarının yargı denetimi dışında olup olmadığıdır. TSK’da hangi disiplin cezalarının kimlere verilebileceği,  failin rütbe ve statüsüne, ve disiplin amirinin rütbelerine göre değişmektedir. Ayrıca oda ve göz hapsinin infazı konusunda da, ceza verilen kişinin rütbesine göre bazı farklıklar vardır. AİHM’nin içtihatlarında ortaya koyduğu kriterlere göre, objektif ve orantılı nitelikteki bu farklı uygulamalar AİHS’nin 14. Mahkeme, bir fiilin “suç isnadı” niteliğinde olup olmadığını belirlerken, suça ilişkin iç hukuktaki niteleme ile suçun kapsam ve ağırlığına bakmaktadır.

Maddesindeki “on dört günden az olmamak üzere katıksız hapis veya” ifadesinin 4551 SK’la yürürlükten kaldırıldığı için bu duruma ne ceza verileceğinin belirsiz olduğunu iddia etmektedir (Ali Koçyiğit, “Disiplin Mahkemeleri Kanununa Göre Askeri Disiplin Suçları ve Cezaları”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniverparibahis Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzincan 2007, s.15). Ancak, 4551 SK’la yapılan değişiklik sonrası maddede düzenlenen suçun cezası “iki seneye kadar hapis” olduğundan askeri kabahat olduğunu savunmak artık mümkün değildir. Başka bir kararda; bir astsubayın dilekçe ile sağlık ve birlikteki huzursuzlukları ileri sürerek atama talebinde bulunduğu, 2. AYİM iç hukuktaki düzenlemeler göre yaptığı değerlendirmesinde ; “1982 Anayasasının Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar başlıklı 38 inci maddesinin onuncu fıkrasında “…İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir” hükmüne, 129 ncu maddesinin üçüncü fıkrasında; “Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz” denildikten sonra dördüncü fıkrasında; “Silahlı Kuvvetler mensupları ile hakimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmü bulunmaktadır. AYİM bu davada çözümlenmesi gereken öncelikli hususun disiplin amiri tarafından verilen 3 gün oda hapsi cezasının yargı denetiminin yapılıp yapılamayacağı olduğunu belirtmiş ve iç hukukumuzdaki ve Anayasanın 90. Maddesi gereği taraf olduğumuz AİHS’ndeki düzenlemeleri irdelemiştir. Sonuç olarak, salt amirin astın hatasını gösteren, eleştiren ve muaheze eden işlemleri ile basit uyarı/ikaz yazıları iç düzen işlemi niteliğinden dolayı  idari davaya konu olamaz. Bunların dışında kalan nitelikli ve kapsamlı ikaz/tenkit /muaheze işlemleri aleyhine Askeri Ceza Kanununun 165 ve 17.

TNT bu yerlerde taşınan gönderileri koruyabilmek için rota bilgilerini veya ayrıntılı taşıma ağı güvenlik önlemlerini açıklayamaz. Bu nedenle, yasal bir gereklilik olmadıkça, TNT taşıma ağı konumları veya taşıtları üzerinde denetimlere izin verilmemektedir. 13.6 TNT yalnızca Gönderinin gümrük işleri ve gümrükten geçirilmesi amacıyla Gönderen veya Alıcı (uygun olduğu şekilde) için aracı olarak hareket edecektir. Uygun ve mümkün olduğu durumlarda, Gönderen TNT’yi veya TNT’nin belirlediği müşaviri, Gönderen veya Alıcı adına ve namına ve riskleri Gönderen veya Alıcıya ait olmak üzere, doğrudan bir temsilci olarak gümrük beyannamelerini yapmak ve tevdi etmek ve tüm ilgili eylemleri gerçekleştirmek üzere yetkilendirecektir. Gönderen, uygun olduğu durumda, Alıcının bu hüküm uyarınca TNT’yi yetkilendirmesini sağlayacaktır. “Tehlikeli maddeler” taşınması halinde insanları, hayvanları, çevreyi veya taşıyıcıyı tehlikeye atabilecek gönderilerdir.


Posted

in

by

Tags:

Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *